Dün'ya
- Berrin Mula
- 2 Ağu 2024
- 1 dakikada okunur
Doğum, yaşam, ölüm... Sonunu bildiğimiz yolun ortasındayız. Kalp atışlarımız adımlarımız. Gözlerimiz neden hep korku dolu? Varış noktamız aynıyken hele. Sevmiyorum korkmayı pek. Heyecanı, endişeyi, kalbimi hızlandıran hiçbir şeyi. Ben yolumu yavaş yürümek istiyorum çünkü. Bazen de çok seviyorum, tersine. Hayır, bu sefer ölüme koşmaktan hoşlandığımdan değil. Çünkü sevdiğim zaman hızlı kalp atışlarımı, ölüm de kaçıyor bir nebze benden. "Fani hayatında bu tutku, yaşama heyecanı neden?" soruyor. Cevabım yok, bilmiyorum. Bazen hayatı bazen de yaşadığımı hissetmeyi seviyorum, oluveriyor. Yine de zamanın bu zıtlıkları içinde insanların aynılığını düşününce komik geliyor. Doğ, büyü, oku, kalıplara gir, aşık ol -ya da olma-, evlen; sonra aynı döngüyü yaşaması üzere bir çocuk getir yıllardır tek şikayetin olan dünyaya. En güzel hayatı onun yapmaya çalış, kendininkini yapamamışken. Sonra öl. Huzur içinde öl ama. Huzursuzlukların "0" noktası olan dünyayı arınmış bir şekilde götür toprağın soğukluğuna. Ne mümkün? Hepimiz bir annenin çocuğu, hayatın sonucuyuz. Bazen sanıyoruz ki ilkiz ve sonuncuyuz. Ama görüyorum ki birbirimizi tanıyamamış, kendimiziyse "diğerleri" ile farklı sanıyoruz. Belki de bilip de bilmezden geliyoruz. İçinde aynı kalbin attığı bedenleri fazla ayırıyoruz. Nolmuş yani? Hepimiz topraktan geldik, toprağa gidiyoruz.
Berrin Mula
Son cümle çok güzel bir özet olmuş. "Hepimiz topraktan geldik toprağa gidiyoruz."