top of page
heykel 2 .jpg

dünyanın en güzel kızı

kötü kalpli cadıdan kaçan bir prenses, iyi kalpli cüceler, zehirli elmalar, sihirli aynalar ve kahraman, yakışıklı bir prens. mutlu son. 


yıllarca uyuyan bir prenses, sihirli bir öpücük, prensesi öpen yakışıklı ve cesur prens. mutlu son.  


prensesi kaçıran cadı, upuzun saçlı prenses, uçuşan tavalar, yakışıklı kahraman. mutlu son.  


zalim üvey anne, çirkin kardeşler, güzel ve iyi bir kız, sihirli bir dönüşüm, cam ayakkabılar, saniyelik aşklar, zengin, yakışıklı bir prens. mutlu son.  


denizin altındaki, üstündeki, dünyanın hatta evrenin her yerindeki ama aslında hiçbir yerindeki prens ve prensesler. iyiler, kötüler, biraz sihir. bazen kayıplar, bazen atlar, yatlar katlar... ama istisnasız, her şey bitti bile deseniz mutlu son.

ölümden döner, uykudan uyanır, biri öper, diğerinin gözyaşı düşer. biri aksırır öteki tıksırır. bir şekilde o son mutlu olur.   


masalların hep mutlu sonla bitmesinin nedeni nedir? dünyadaki onca kötülüğe rağmen çocuklar üzülmesin diye midir gerçekten? onların o saf ve küçük, aslında kocaman, dünyalarını kirletmeyi göze alamaz mıyız, yoksa gerçek hayatta gerçekten mutlu son diye bir şey yok mudur? sonu olan şeylerin mutlu olduğunu nasıl söyleyebiliriz ki? aslında biraz düşününce yukarıda saydığım şeyler pek de güzel gelmemeli bence.  mesela biri o yedi “sevimli” cücenin belki saatler boyu akan gözyaşlarına hiç tınlamayıp prensin bir öpücüğüyle ayağa kalkıyor. sonra gidip belki hiç tanımadan evleniyor onunla ve masal orada bitiyor. dillerde hep bir mutlu son, yüzler gülüyor. hikâyenin gerisini bilmiyoruz bile!  böyle mutlu sonlara bu kadar mı ihtiyacımız var da yıllardır nesilden nesle aktarılabiliyor prens ve prenseslerin "sihirli" dünyası? gözümüzün boyanmasına izin mi veriyoruz yoksa bu gerçekten sihir mi?  

hani son zamanlarda herkesin dilinde bir söylem var ya "sosyal medyanın yarattığı güzellik algısı" diye. mutlaka duymuşsunuzdur bir yerlerden, birilerinden. o güzellik algısının nasıl olduğu söyleniyor bizlere? sarışın, mavi gözlü, zayıf, inci gibi dişleri olan, kibar, zengin kızlar. kaslı, yakışıklı, uzun boylu, zengin erkekler. bunlar size de tanıdık gelmedi mi başka bir yerlerden? bizim prensesler ve prensler işte!  

bu masalları ilk anlatanlar dünyada böyle “mükemmel” çocuklardan başka "kusurlu" çocuklar olabileceğini aklına bile getirmemiş herhalde. çünkü "prens veya prenses" gibi olmayan herhangi bir çocuğun bunları dinleyip ayna karşısına her geçtiğinde yaşayacağı hayal kırıklığına sebep olabilecek birinden böyle "zarif" masallar çıkamaz kanımca. 

 

“mükemmellik”için masallar dinleyebilirsiniz. kadının neden ikinci sınıf görüldüğünü anlamak için, ursula k. le guin’in, virginia woolf’un kitaplarına açıp bakabilirsiniz. yoksulluğun, toplumsal eşitsizliğin nedenlerini bulmak için das kapital i, bunların önüne geçmenin yöntemi için more’u, platon’u, farabi’yi açıp okuyabilirsiniz.  insanların doğuştan sahip oldukları ulusal kimlikler, deri renkleri, dini inanışları ya da inançları yüzünden neden saldırıya uğradığını anlamak için faşizmi anlatan yüzlerce kitaba danışabilirsiniz. yoksulluğun dağladığı, cehaletin kucakladığı aile içi kadim mutsuzluğun sebeplerini belki ezilenlerin pedagojisi ‘nde bulursunuz. bunlara cevap veren çok kitap var. ama bunların nedenlerinin içtenlikle, hüzünlü bir çaresizlikle sorulduğu kitaplar bulmak zor.  

 

morrison, kalpleri sıkışarak büyüyen çocukları, kalpleri kırık yaşayan kadınları, sahip olduğu ilk külotu ne yapacağını bilemeyip başına geçiren yoksulları, mavi gözlü sarı saçlı olursa sevileceğini düşünen, sevilmeyi, kabul görmeyi bunlarda arayan siyahları bir kız çocuğunun savunmasızlığıyla sararak anlatıyor en mavi göz’de. aslında onları değil, onlara üstten, küçük, çirkin, önemsiz hissettiren bakışı didik didik ediyor, onu mahkum ediyor. 

 

ikinci dünya savaşı arifesinde abd'de ohio'da yaşayan pecola breedlove'un trajik hikayesini anlatıyor morrison. on bir yaşındaki pecola güzelliği ve sosyal kabulü beyazlıkla bir tutan, bu dünyadaki tek dileği ise kimsede olmayan en mavi gözlere sahip olmak olan siyahi bir kız çocuğu. 

 

pecola'nın trajik hikayesini birden fazla anlatıcının gözünden okuyoruz kitap boyunca. küçük pecola'nın hikayesi çercevesinde yazar hem afro amerikanların kendi toplumları ve aile içinde yaşadıkları şiddet, ensest, cinsiyet sorunları hem de beyazların uyguladığı ırk ayrımcılığı, hor görme, aşağılama ve ırka dayalı güzellik anlayışının yarattığı travmaya odaklanmış. 

 

on bir yaşındaki bir kızın ne dilemesini beklersiniz? "ne olur, tanrım,’ diyerek avucunun içine fısıldadı, pecola. ‘lütfen tanrım, yok et beni." o tanrıdan her gece mavi gözler isteyebilecek kadar umutluydu aslında. ama olmuyordu! bir sorun vardı öyleyse çünkü ona anlatılan tanrı içtenlikle dilenen her şeyi yapabilecek güçteydi. yoksa tanrı onu da mı unutmuştu? çünkü pecola’nın hayatta tek isteği mavi gözlerdi. 

 

belki de tanrı yarattığı bütün o siyahileri unutmuştu, belki sadece gözleri mavi olanları seviyordu. sabunkafa bunun farkındaydı, hatta belki bir tek o farkındaydı unutulduklarının. 

"bunu anlaman gerekiyor tanrım. sen “küçük çocukların bana gelmesini sağlayın ve onlara zarar vermeyin” demiştin. unuttun mu? çocukları unuttun mu yoksa? evet. unuttun. onları naçar bıraktın, yol kenarlarında oturup annelerinin cesetlerinin yanında ağladılar. yanmış, sakat kalmış, topallayan çocuklar gördüm ben. sen onları unuttun tanrım. nasıl ve ne zaman tanrı olman gerektiğini unuttun.” 

ne kadar da tanıdık değil mi? bilmem size de tanıdık geldi mi? 

 

sadece toni morrison’un pecola breedlove’ı değil, franz kafka’nın gregor samsa’sı da fiziksel özellikleri yüzünden toplumda dışlanıyor, aşağılanıyor. kafka dönüşüm kitabında bir insanın böceğe dönüşmesiyle bir böceğin insana dönüşmesi arasındaki ayrımı düşündürür ilk başta. ancak bu başka bir yazının konusu. sadece bunlar da değil tabii ki. oscar wilde’ın dorian gray’i de son zamanlarına doğru benzer şeyler yaşamış. hatta dorian gray’e bakarak şunu da söyleyebiliriz ki insanlar sadece çirkin veya pis buldukları şeyleri de değil kendilerine fazla “mükemmel” gelen şeyleri de hor görmeye çalışırlar zaman zaman. ve buna benzer bir sürüsü… 

 

çocuklara ilham vermesi için tasarlanan oyuncak bebeklerin bile “standart” ölçülerde ,zayıf ve makyajlı yapıldığı bir dünyada mavi gözleri, sarı saçları ve beyaz teni olmayan bir çocuğun yok olmayı dilemesi çok da anormal gelmemeli aslında. öte yandan “mutluluk, bir şeyi daha önceden kesin olarak bilmekse” pecola ve çevresindekiler de mutlu olmalı. değil mi ? 

“tanrıdan her gece mavi göz istiyorum neden vermiyor?” herkesin unuttuğu bir çocuğun aylar boyu sonuçsuz kalan çabalarının trajikomik bir isyanı bu cümle.  


küçük bir kız aylar boyu her gün aynı şeyi fısıldadı avuçlarına. “lütfen tanrım” dedi “lütfen masmavi gözlerim olsun” ve bu umutla uyudu her gece. hiç şikayet etmedi beklemekten. fakat bir gün geldi, son bir umutla avuçlarına yok olmak istediğini fısıldadı. tanrı onu yine de hatırlamadı. mavi gözler vermeyi unuttuğu için gücenmişti tanrıya. hali kalmamıştı pecola’nın ayakta durmaya artık. hayatta kalacak nedenleri de yoktu ve düştü. yanında onu tutacak kimse olmadığından . yine de düşman değildi kimseye. ne siyahlara ne beyazlara. ona göre siyah ve beyaz arasında bir fark yoktu ki, bildiği tek renk maviydi. ve böylece dünyanın en güzel kızı güzelliğinin farkında bile olamadan silindi gitti dünyadan.  


şimdi 


'herkes çıkarsa kalbini o çirkin mücevher sandığından'


yarın tüm dünya için yeni bir gün olsa. 

Son Yazılar

Hepsini Gör

5 Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
semra-kirilmis
Jul 09, 2024
Rated 5 out of 5 stars.

Bir farkındalığı böylesine lezzetli benzetmeler ve akıcı bir üslupla döktürmen şerbet gibi...Tebrikler meleğim...

Like

Orkun Yündem
Orkun Yündem
Jul 08, 2024
Rated 5 out of 5 stars.

Güzel bir bakış açısı sunmuşsun

İnceleme yazılarının devamını bekliyoruz

Like

Yusuf Can Benice
Yusuf Can Benice
Jul 06, 2024
Rated 5 out of 5 stars.

Çok güzel bir yazı olmuş Zeynep tebrik ederim

Like

gulnihalaltintas3
Jul 05, 2024
Rated 5 out of 5 stars.

İlham veren bir yazı olmuş , harikasın...

Like

Rated 5 out of 5 stars.

çook güzel olmuş canım ♡

Like

Diğer Yazılar

Güncel içeriklerden anında haberdar olmak için üye olmayı unutmayınız!

  • Instagram

© 2024 by Limits-iz Dergi. Powered and secured by Wix.

bottom of page